MONŞERLERE ÖZLEM



Türkiye tarihinde cehalete bu denli övgüler dizilen ve vasıfsızların bu kadar revaçta olduğu başka bir devir yaşanmış mıdır, bilemiyorum. Ayak takımı, devletin en hassas noktalarına kadar sirayet etti. 'Elit' kelimesi artık hakaret olarak kullanılıyor. Seçkinlerden nefret ediyoruz, kin kusuyoruz onlara. Alelade insanlara teslim ettiğimiz devletin en hassas birimleri mefluç durumda. Devlet aklı yerini devlet cinnetine terketti çoktan.

Nepotizm*, zehirli bir sarmaşık gibi ülkemizin bütün kurumlarını sardı. Akrabayı kayırmak ahval-i adiyeden oldu. Herkes tanıdığını, yakınını, ahbabını kullanarak devletin bir kulpuna yapışmak peşinde. Devlet erki, vasat adamların oyuncağına döndü. Her yanda okumamış alimler, yazmamış katipler... Handiyse bir hastane hademesi çıkıp cerrahlardan daha iyi ameliyat yapabileceğini iddia etse hüsn-ü kabul görecek.

Reis-i Cumhur, damadını maliyenin ve hazinenin başına atadı, kuzenini bakan yardımcısı yaptı, oğlu gölge milli eğitim bakanı olarak arz-ı endam ediyor, kızı cumhurbaşkanlığı baş danışmanı oldu. Eniştesi, MİT müsteşarından daha cevval.

Ziyaret ettiği okulda öğrencilerin şaşkın bakışları önünde ''g'' ile ''ğ'' arasındaki farkı bir türlü kavrayamadığını itiraf eden Binali Yıldırım, önce ulaştırma bakanıydı, sonra başbakanlık yaptı, şimdi de TBMM'nin başına geçti.

Asker selamı vermeyi bilmeyen Hulusi Akar, genel kurmay başkanıydı, artık milli savunma bakanı; genel kurmay başkanlığı da kendisine bağlandı. Dünya tarihinde, emrindeki ordular darbeye teşebbüs ettiği halde terfi eden belki de tek kişidir.

Türkiye'nin yeni anayasasını Burhan Kuzu'ya yazdırmalarına ramak kalmıştı.

Hollanda'ya meydan okuyan kadın bakanımızın, neredeyse bütün akrabaları bürokrat oldu.

TÜBİTAK'ın başına hayvanat bahçesi müdürü geçti.

Cahillerden çok ümitliyim, okuma-yazma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor, diyen rektörümüz var.

Hayatında tenis topu bile görmediği her halinden belli olan bir yandan çarklı, önce tenis federasyonu başkanı oldu, ardından PTT Genel Müdürlüğü'ne getirildi; yaptığı şaklabanlıklarla yüzümüzü kızartan bu adam şimdi de danıştay üyeliğine seçildi, iyi mi?

Bekri Mustafa**, bu devrin insanı olsaydı-hükümete biat etmek şartıyla, korkarım diyanet işleri başkanlığına layık görülürdü.

Yukarıda sıraladığım örnekleri devlet kurumlarının tamamına teşmil ederek çoğaltmak mümkündür. Ancak, hariciyemizin üzerinde ayrıca durmak gerekiyor. Dışişleri Bakanlığında, zirvesinden zırvasına kadar ortaya dökülen liyakatsizlik artık ülkemizin itibarını beş paralık edecek raddeyi aştı. İki yüz yıllık tecrübesiyle, devletimizin tartışmasız en ciddi ve hayati kurumlarından olan Dışişleri Bakanlığı tel tel dökülüyor. Teamüller tamamen bir kenara bırakıldı. Gelinen nokta şunu gösteriyor ki, Tayyip Erdoğan'ın her fırsatta 'monşerler' diye alay ettiği sefirlerimize ve hariciye bürokratlarımıza çok ihtiyacımız var. Uluslararası arenada yaşanan her sorunun hızla buhrana dönüşmesinde, dışişlerine hakim olan korkunç cehaletin etkisi yadsınamaz.

Şayiası ortalığa yayılan son olayı hepiniz duymuşsunuzdur.

Yine de yazayım:

Efendim, anlı-şanlı devletimiz Rahip Brunson hadisesiyle bir kez daha nükseden sorunları gidermek amacıyla, ABD'ye dokuz kişilik bir heyet göndermişti. Meğer bu dokuz kişilik heyet içerisinde İngilizce bilmeyenler çoğunluktaymış. Heyete bir tercüman verilmiş haliyle. Fakat kadere bak, bu tercüman heyetle aynı uçağa binememiş! Tercüman için sonradan ayarlanan uçak da gecikme yapınca, devletimizi temsil eden yüce heyetin bir kısmı, -zifiri karanlıkta far görmüş tavşan gibi- kalakalmış havalimanında. Neyse ki, neticede ABD dışişleri bakan yardımcısıyla yirmi dakika görüşebilmeyi becermişler. Artık görüşmenin nasıl geçtiğini merak eden yoktur herhalde. Tercüman yetişemeyince havaalanında dut yemiş bülbüle dönen heyet azalarından ''ahhh monşerler ahhh'' diye iç geçiren kimse olmuş mudur bilmem ama, memleketimizdeki akil adamların, Eski Türkiye'nin monşerlerine duyduğu özlem gittikçe büyüyor.

Sanırım, ülkemizin her köşesine sinmiş bu cahil cesaretinden bir an evvel kurtularak, monşerleri geri çağırmaktan başka çaremiz yok!


Yalnız Muhalif/ 3 Eylül 2018



 *Nepotizm: Arkadaş veya akraba kayırma, yeğencilik
**Bekri Mustafa: Rivayetlere göre, Dördüncü Murad zamanında yaşamış bir ayyaş. İçki yasağına rağmen içmeye devam etmiş ve tebdil-i kıyafet dolaşan padişaha yakalanmıştır. Fakat hoş sohbetiyle  padişahı etkileyerek affa mazhar olmuştur.


NOT:
Bu blogdaki yazıları takip etmek için yukarıdaki 'abonieren' butonuna basmanız, e-mailinizi vermeniz ve e-mail adresinize gelecek onay linkini tıklamanız yeterli olacaktır.

Kommentare

  1. Yazıyı ve sayfanın düzenini çok beğendim. Başarılar dilerim ...

    AntwortenLöschen

Kommentar veröffentlichen

Beliebte Posts aus diesem Blog

Tayyip Erdoğan'a Neler Oluyor Böyle?!

MUTLAKA SEYRETMENİZ GEREKEN 12 FİLM

Stefan Zweig Neden İntihar Etti?