MUTLAKA OKUMANIZ GEREKEN DOKUZ ÖYKÜ
Kitap Tavsiyeleri, Öykü Tavsiyeleri, Ünlü Yazarların Öyküleri, Seçme Öyküler, Etkileyici Öyküler, Kısa Öyküler, Kısa Romanlar, Novelle Ne Demektir? Hayatı Sorgulatan Öyküler, En Çok Okunan Öyküler, Edebiyat Notları
Okuduğum ve etkilendiğim dokuz öyküyü sizlere de tavsiye ediyorum:
Okuduğum ve etkilendiğim dokuz öyküyü sizlere de tavsiye ediyorum:
1. İnsana Ne Kadar Toprak Lazım/ Tolstoy
Rus edebiyatının dahi yazarı Tolstoy(1828/1910), Diriliş, Savaş ve Barış, Anna Karenina gibi şaheser romanlarıyla tanınır. Ancak büyük yazarın halka ahlaki öğütler vermek amacıyla sade ve akıcı bir üslubla kaleme aldığı kısa öyküleri de meşhurdur. Bu öykülerden beni en çok etkileyeni lisanımıza 'İnsana Ne kadar Toprak Lazım' başlığıyla kazandırılmıştır.
Öykünün kahramanı Pahom, mal-mülk edinme hırsına kapılan bir Rus köylüsüdür. Fakir bir köylüyken geniş arazilere sahip bir toprak ağası haline gelen Pahom'un bitmek tükenmek bilmeyen hırsı neticede felaketine sebep olur.
Hayata bakış açınızı değiştirecek bu kısa öyküyü mutlaka okuyunuz.
2. LAZERUS/ Leonid Andreyev
Lazerus, Hristiyan inancına göre, ölümünün üzerinden dört gün geçtikten sonra Hz. İsa tarafından diriltilmiştir.
Hz. İsa'ya iman etmiş bir Beytanya'lı olan Lazerus, amansız bir hastalığa tutulunca, kızkardeşleri Meryem ve Marta çaresizlik içinde Hz. İsa'yı durumdan haberdar ederler. Hz. İsa çok üzülür ve Lazerus'u iyileştirmek için hemen yola çıkar. Ancak yetişemez. Hz. İsa Beytanya'ya vardığında Lazerus öleli dört gün olmuştur.
Hikayenin devamını Yuhanna İncili'nden okuyalım:
(İsa) Onu nereye koydunuz?» diye sordu.
O'na, «Rab, gel gör» dediler.
İsa ağladı.
Yahudiler, «Bakın, onu ne kadar seviyormuş!» dediler.
Ama içlerinden bazıları, «Körün gözlerini açan bu kişi, Lazar'ın ölümünü de önleyemez miydi?» dediler.
İsa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. Mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu.
İsa, «Taşı kaldırın!» dedi.
Ölenin kızkardeşi Marta, «Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu» dedi.
İsa ona, «Ben sana, `iman edersen Tanrı'nın yüceliğini göreceksin' demedim mi?» dedi.
Bunun üzerine taşı kaldırdılar. İsa gözlerini gökyüzüne dikerek şöyle dedi: «Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum.
Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.»
Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, «Lazar, dışarı çık!» diye bağırdı.
Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü bezle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, «Onu çözün ve bırakın gitsin» dedi.
O'na, «Rab, gel gör» dediler.
İsa ağladı.
Yahudiler, «Bakın, onu ne kadar seviyormuş!» dediler.
Ama içlerinden bazıları, «Körün gözlerini açan bu kişi, Lazar'ın ölümünü de önleyemez miydi?» dediler.
İsa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. Mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu.
İsa, «Taşı kaldırın!» dedi.
Ölenin kızkardeşi Marta, «Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu» dedi.
İsa ona, «Ben sana, `iman edersen Tanrı'nın yüceliğini göreceksin' demedim mi?» dedi.
Bunun üzerine taşı kaldırdılar. İsa gözlerini gökyüzüne dikerek şöyle dedi: «Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum.
Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.»
Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, «Lazar, dışarı çık!» diye bağırdı.
Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü bezle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, «Onu çözün ve bırakın gitsin» dedi.
Hristiyanlık öğretisinde çok önemli bir yere sahip olan bu anlatı, birçok sanat eserine esin kaynağı olmuştur. Bu eserlerden biri de Rus yazar Leonid Andreyev'in Lazerus adlı kısa öyküsüdür.
Andreyev, öyküsünde Lazerus'un dirildikten sonraki hayatını kurgular. Halk, öldükten sonra dirilen bu adama öteki dünyayla ilgili pekçok soru sorar. Ancak Lazerus bu sorular karşısında derin bir sessizliğe bürünür. Bu tuhaf adamın gözlerine kim bakarsa yaşam sevincini kaybetmektedir. İnsanlar ondan korkmaya, kaçmaya başlar.
Ve olaylar Lazerus'un yolunu Roma Kral'ı Augustus'la kesiştirir...
Andreyev'in bu kısa öyküsü hiç şüphesiz ki edebi bir zirveyi temsil etmektedir.
3. EKMEK/ Wolfgang Borchert
Wolfgang Borchert (1921/1947), İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'da ortaya çıkan Yıkım Edebiyatı (Trümmerliteratur)'nın öncülerindendir. Yazdığı kısa öykülerde savaşın birey ve toplum hayatında yol açtığı sarsıntıları etkileyici bir dille işlemiştir.
Savaşla birlikte yaşanan kıtlığın ve hayatta kalma mücadelesinin vurucu bir şekilde anlatıldığı Ekmek (das Brot), yazarın en önemli kısa öykülerindendir.
Yekünu iki kitap sayfasını doldurmayacak olan bu öykü tek kelimeyle çarpıcıdır.
Yazarın, kolayca okunabilecek Mutfak Saati, Dışarıda Kapının Önünde ve İki Adam gibi kısa öykülerini de kesinlikle tavsiye ederim.
4. Dört Numaralı Otopsi Odası/ Stephen King
Amerikalı usta yazar Stephen King(1947/-)'in bu öyküsü sizi müthiş bir gerilimin içine çekecek.
Nasıl mı?
Gözlerinizi kapatın ve bir otopsi masasında yattığınızı hayal edin. Başınıza toplanmış doktorlar vücudunuzu kesip-biçmek için son hazırlıklarını yapıyor. Konuşulan her şeyi duyuyorsunuz ama ses çıkaramıyorsunuz. Düpedüz hayattasınız, ancak solunumunuz ve nabzınız o kadar yavaş ki doktorlar yaşadığınızı farketmiyor.
Hayatın anlamını sorgulamanıza sebep olacak bir öykü; mutlaka okuyunuz.
5. PALTO/Gogol
Palto bir novelledir. Novelle, yani kısa roman. Gogol (1809/1852), bu eserde Çarlık Rusya'sının kokuşmuş düzenini yerden yere vurmuştur. Bir devlet memurunun başından geçen acı bir olay etrafında kurguladığı Palto'da Gogol, Rusya'da yaşanan yolsuzlukları, usulsüzlükleri, asayişsizliği, istibdadı ve halkın yaşadığı yoksulluğu ortaya dökmüştür.
Palto, yazıldığı dönemde edebiyat çevrelerinde öyle bir etki bırakmıştır ki Dostoyevski bile 'hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık' demekten kendini alamamıştır.
6. Gülünç Bir Adamın Düşü/Dostoyevski
Birçok edebiyat meraklısı için dünyanın en büyük romancısıdır Dostoyevski. Ancak ben burada bir öyküsünü tavsiye edeceğim. Gülünç Bir Adamın Düşü'nde Dostoyevski hayata dair bütün ümidini kaybetmiş bir adamın intiharın eşiğindeyken daldığı uykuda, gördüğü rüyayla hayata bakış açısının nasıl değiştiğini anlatıyor.
İnsanlığın geleceğine dair ümitvar olunabileceğini ve güzel yarınlar için atılacak şahsi küçük adımların bile çok önemli olabileceğini okuyucunun kafasına kazıyor sanki.
Başınızdan savdığınız küçük kız çocuğunu bulun ve ona yardım edin diyor Dostoyevski.
7. Bir İdam Mahkümunun Son Günü/Victor Hugo
Bir İdam Mahkümunun Son Günü, bir roman. Hepi topu yüz otuz iki sayfadan oluşması sebebiyle bu listede yer almıştır. Dünya edebiyatının ilk 'ben anlatıcı' romanı.
İsminden de anlaşılacağı gibi bu eserde Hugo (1802/1885), bir idam mahkümunun son gününde yaşadığı ruh halini anlatıyor. İdam cezasına karşı çok önemli bir eleştiri olan bu kitabı Victor Hugo henüz yirmi altı yaşındayken kaleme almış.
Şöyle yazayım: Rusya'nın en büyük şairi Puşkin(1799/1837), genç yaşında bir düelloda hayatını kaybeder.
İşte bu büyük şair Atış adlı öyküsünde bize bir düello hikayesi anlatıyor.
Okumaya değmez mi?
Bucephalus, Büyük Iskender'in efsanevi atıdır. İskender henüz on üç yaşındayken, bu at, babası Kral Philip'e sunulmuş. Fakat çok serkeş olan atı İskender'den başka hiç kimse sakinleştirememiş. Babası da atı satın alıp İskender'e hediye etmiş. Büyük İskender bütün seferlerine hep Bucephalus'un sırtında çıkmış.
Kafka(1883/1924), Yeni Avukat adlı kısa öyküsünün baş kahramanına Büyük İskender'in atının ismini vermiş. Modern hukuk sistemine dair ince bir eleştiri olan bu öyküyü bir kaç dakikada okusanız da üzerine çokça düşünmeniz gerekecek.
***
Lütfen siz de tavsiye ettiğiniz öyküleri yorum kısmımda paylaşınız.
Keyifli Okumalar.
Yalnız Muhalif / 15 Eylül 2018
NOT:
NOT:
Bu blogdaki
yazıları takip etmek için yukarıdaki 'abonieren' butonuna basmanız,
e-mailinizi vermeniz ve e-mail adresinize gelecek onay linkini
tıklamanız yeterli olacaktır.
Kommentare
Kommentar veröffentlichen